Kitaplarım

 

Siyasi ve Ekonomik istikrar  

 

 

Ülkelerin güçlenmesinde, büyüyüp gelişmesinde temel faktör istikrar ve güven ortamının varlığı ile ilgilidir. İstikrar ve güven bireyleri, aileleri, işletmeleri, ülkeleri ve son olarak dünya barışını yakından ilgilendirir.
Üretimin temelini ekonomi, ekonominin temelini üretim faktörleri dediğimiz işgücü, hammadde, sermaye ve bunları bir araya getiren girişimci yani yatırımı düşünen müteşebbis zihniyet oluşturur.
Yukarıda saydığımız ilk üç elemanın varlığı son faktör olan ve en önemlisini teşkil eden girişimcinin varlığını gerektirir. Bu faktörlerin gücü yani disiplini, eğitimi çok önemlidir.
Bunlardan emek yani işgücü insanın zihinsel ve bedensel çalışmasının tamamını teşkil eder. Burada iki türlü işgücünden bahsetmek mümkündür. Bunlar;
-Vasıflı iş gücü
-Vasıfsız işgücüdür.
Vasıflı işgücünü yetiştirebilir, geliştirebilir ve disipline edebilirsiniz. Ya vasıfsız işgücünün durumu ne olacak? Bir iş başvurusunda ne iş yaparsınız ya da mesleğiniz nedir diye sorulan soruya her türlü işi ya da ne iş verirseniz onu yaparım diyor. Bu memleketin ne yaptığını bilen vasıflı insan kaynağına ihtiyacı vardır.
-Sermaye, üretim için kullanılan para ya da para ile ifade edilen her türlü alet araç makine vb. dir. Bunu elde etmek hayli maliyetli, bir o kadar da riskli bir unsurdur. Bizim memleketimizde de hayli kıt olan bir kaynaktır. Bunu kullanmayı düşünen işletmeler, kurum ve kuruluşlar iyi bir analiz ve iş plânı ile yola çıkması gerekiyor.
-Hammaddenin alımı, elimizdeki var olan sermayenin gücüne bağlıdır. Yurt içinden ve yurt dışından temin edilebilir. Bunun üretim sırasındaki kullanımı yani verimli kullanımı önemlidir. Bu verimlilik kelimesi tüm üretim elemanları içinde geçerlidir. Verimlilik konusuna ileriki yazılarımda ayrıca yer vereceğim.
Son olarak girişimci yani akıllı kişi ya da kişiler; bunlar çok kazanmayı düşünen gözü kara değil, beyni boyalı, riski seven kişilerdir.
Ulu önder Atatürk ün dediği gibi “ üretmeden tüketmeye alışan millertler gelecekte köle olmaya mahkûmdur” sözünü düşünerek üretimin olması pazarlamayı, satışı, ihracatı, ithalatı, yeniden üretmeyi ve tekrar pazarlama ve satmayı gerektirir.
-Girişimci dediğimiz yatırım ve üretim zihniyetinin temelinde ise istikrar ve huzur vardır. Yani yarın korkusu olmadan uzun vadede ve normal şartlarda ufkun iyi görünür olması gerekir. Bildiğiniz gibi günümüz ekonomilerine yön veren yaklaşım dünyanın birçoğunda uygulanan, genel kabul gören yerleşerek işleyen liberal ekonomi dediğimiz sınır tanımayan ve gün geçtikçe globalleşen (küreselleşen) bir sistem vardır. Bu sistemde işgücü, hammadde, sermaye ve girişimci hayat bulduğu yerden dal budak salmaya başlamıştır. Bu durumda paranın sarı, yeşil, mavi gibi renginin olmadığı tersine en uygun yaşama koşulunu bulduğu huzur ve güven hissettiği yerde dal budak salarak geliştiği görülmüştür.

 

Ülkeler ihtiyaçlarını karşılamak ve devlet olduğunu gösterebilmek için bir takım kaynağa ihtiyaçları vardır. Bu kaynak ise toplanan vergilerle karşılanmaktadır. Bu nedenle ekonomik sistemlerde ülkelerin gelir kaynaklarının en önemli kısmını alınan vergiler oluşturmaktadır. Bu oran yaklaşık % 80 civarındadır. Diğer geriye kalan % 20 lik kısım ise çeşitli cezalar, harçlar, resimler, dışarıdan alınan borç paralar (krediler) vb oluşturmaktadır.
Öyle ise bunların yaşam alanının birinci derecede etkeni siyasi ve ekonomik istikrardır.
Hal böyle iken ülkemizde yerel ve hükümet yetkilileri demeçlerinde konuşmalarında iki dudağının arasından dökülen incileri ölçüp tartarak kullanmalı, tabiri caizse bazı kesimlerin midesini bulandıracak davranışlardan kaçınmalıdır.
İranlı düşünür İmamı Şirazi derki “yaratan iki kulak bir de ağız vermiştir. İki kulak vermiştir iki kez dinleyesin ya da dengeli bir şekilde iletişim gerçekleşsin diye, birde ağız vermiş ki bir kez konuş ve yerli yerinde konuşasın diye.”
Hükümetler sistemle barışık, girişimcinin, işletmecinin yani sanayicinin varlığını ve hassas bir yapıya sahip olduğunu asla unutmamalıdır. Aksi durumda hükümetler siyasi iradelerini kullanmada, düşüncelerini icraata dökme şansını bulamazlar, varlıklarını yani iktidar şansını bir daha bulamazlar. Öyleyse yaratanın verdiği beş duyuyu yerli yerinde kullanmalıdırlar. Gelişmiş ülkelerin gelişmişliklerine bakıldığında girişimci sayısının gücü ve girişimci potansiyelinin ne denli müthiş bir büyüklüğe sahip olduğu, çalışanla çalıştıran arasındaki iyi ilişkilerin birbirlerine olan saygının gücünü görürsünüz.
Bizim ülkemizde de ülke yöneticilerinin bunun farkına varması, alacağı kararlarda ülke menfaatlerini düşünmeleri gerekmektedir. Bu nedenle bireyin çıkarından önce aile, ailenin çıkarından önce işletmenin çıkarı, işletmenin çıkarından önce ise ülkenin çıkarı ve menfaati ön plândadır.
Şu asla unutulmamalıdır.

Akıllı insanlar aklını daha akıllısı da başkasının aklını kullanır.


Bu memleketin kendisiyle ve çevresiyle barışık akıllı girişimciye ayakları sağlam yere basan sanayiciye ve güçlü eğitilmiş iş gücüne (emeğe) ihtiyacı vardır.

 

 

Harun GÖK

www.harungok.com

harungok38@hotmail.com