Ne Olacak Bu Kobiler’in Hali?

Ne Olacak Bu Kobiler’in Hali?

Ticari hayat içerisinde kanunların hepsi piyasanın yapısına yardımcı olma, sorun yaratmaktan ziyade problemleri çözme özelliği taşımalıdır. Aynı zamanda kanun adamları da incelemelerde ve verecekleri kararda sosyal ve ticari hayatı iyi analiz etmelidir. Asla duygusal hareket ederek yanlış tanılarda bulunarak girişimcinin moralini ve motivasyonunu bozmamalıdır.

Ticaret kanunu, Borçlar kanunu, Sosyal güvenlik kanunu ve kıymetli evrak kanununda düzenlemeler yapılırken günün şartlarına uygun hareket edilmelidir. Kanun yapıcılar yapacakları düzenlemelerde piyasadan haberdar olmalı, ihtiyaçlara göre düzenleme yapmalı, kolaylaştırmalılar asla zorlaştırmamalıdırlar.

Uygulamada işletmelere teftiş amaçlı gelen bakanlık memurları veya müfettişler, işyerinde görmüş olduğu aksaklıklarla ilgili eğitici bilgiler vermeli, aba altından sopa göstericesine, cezai müeyyideyi her zaman ön planda tutmak yerine girişimcinin yapması gerekenleri uygun bir dille izah etmelidir. Bu cümleyi kurarken birkaç devlet yetkilisinin işletmeyi denetlemesine tanık oldum. Hal ve hareketlerden, sorgulamadan, günlerce işletmenin bir bölümünü işgal etmelerinden hayli rahatsız oldum. Yetkililer çalışmalarında girişimcinin hangi zorluklarla yatırım yaptığını ve üretim gerçekleştirdiğini görerek hareket etmelidir. Zaman zaman empati de yapabilmelidir. Özellikle de

ekonomimizin içinde bulunduğu ve ayrıca çevremizde yaşanan

olumsuzlukları ve anlık gelişmeleri çalışmalarında ve karar anında göz önünde bulundurmak zorundadır.

“Reha MUHTAR’IN sunduğu bir Ateş Hattı programında izlemiştim. İşte o programın konuklarından birisi rahmetli Sakıp SABANCI ile İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu PERİNCEK’Tİ. Doğu PERİNCEK’ Sakıp SABANCI’YA verip veriştiriyor. Ağzına geleni söylüyor. Hatta eleştirileri bazen hakaret boyutuna kadar ulaşıyordu.

Siz faşistsiniz, siz işçiyi sömürüyorsunuz. Siz işçinin hakkını vermiyorsunuz.

Siz vergi kaçırıyorsunuz. Ağzına geleni söylüyor.

Söz sırası rahmetlik Sakıp SABANCI’ ya geldi. Sakıp SABANCI ayağa kalkıp elini Doğu PERİNCE’ĞİN kafasına koyarak,

Reha MUHTARA dönerek;

O tatlı Kayseri şivesi ile “Reha Bey, Reha Bey’ bu kafa var ya, bu kafa. Kafa değil, mangafa mangafa”! diyerek sözlerine şöyle devam etti.

“Aslanım Doğu şimdiye kadar ne ürettin ne sattın, devlete kaç lira vergi verdin?

Kaç kişiye gelir kapısı açtın”?

Reha bey “işte bizi mahveden kafa bu gafa. Bu gafa var ya bu gafa;

Bu gafa mangafa mangafa” diyerek çıkışmıştı.

Arkadaşlar mangafa insanların ve yöneticilerin hiç kimseye faydası olmaz.

Burada değineceğim ikinci önemli bir konu daha vardır ki, bu konu da girişimcilerimizi, meslek odalarını, şehrimizin ileri gelenlerini ve bürokratlarımızı yakından ilgilendirmektedir.Her sanayicimiz, işadamımız, ya da girişimcimiz şu soruyu kendisine sormalıdır.

Övüne övüne bir olduğumuz bir Cumhurbaşkanı hemşehrimiz oldu.

Allah ondan razı olsun

Şimdi size şu soruları soruyorum:

Memlekete hangi yatırımı yaptı? Memlekette hangi esere imza attı?

Şunu da Cumhurbaşkanımız yaptı veya onun sayesinde bir sanayi tesisi kuruldu ve onlarca yüzlerce işçi çalışıyor diyebileceğiniz ne oldu?

Söyleyebileceğimiz bir hizmetini söyleyebilir misiniz?

İlimiz, devletin hangi hizmetinden ne oranda yararlanmaktadır?

Ama dışarıdan bakıldığında bize söylenen sözlerin başında, siz Kayserilisiniz, siz zekisiniz, siz çalışkansınız, siz hesabınızı bilirsiniz diyerek balon gibi şişirilen, süslü şımartılmış kulağa hoş gelen cümlelerden başka bir şey duymadık. Şimdiye kadar hep bizi kandırdılar ve kandırmaya devam ediyorlar.

Arkadaşlar,

Şehrimize bir otomobil fabrikası yakışmaz mıydı? Bizim sanayicimiz konsorsiyum oluşturarak çok ortaklı olarak bu yatırıma imza atamaz mıydı?

Bizde sermaye mi yoktu?

Bizde mühendis mi yoktu? Bizim neyimiz eksikti? Buna karşılık bize devletin katkısıyla veya imkan ya da teşvikiyle hangi büyük tesisin yapılması sağlandı?

Enerji yatırımı olarak ne yapıldı? Elektronik ve teknik, teknoloji üreten katma değerli ürün üretecek hangi tesisi kurdular? Herhangi bir şehre giden bir hızlı trene mi sahibiz? Daha ne olsun?

Bizim memlekete gelen devlet erkanını öyle karşılıyoruz ki; sohbet muhabbet, iç siyaset, dış siyaset ve ardından bir yemek verme söz konusu oluyor, herkes birbirinin gözüne bakıyor, içlerinden birisi bu etkinliği yerine getiriyor. Devlet adamını veya bakanı büyük bir saygı ve misafirperverlikle uğurluyor. Oysa gelen devlet erkanı vekil. Asiller soru soracak, varsa sıkıntısını, derdini anlatacak lakin bakan beyin yanına yaklaşmak, şöyle dursun bir sorunumuz bir sıkıntımız var demek ne mümkün. Kapalı kapılar ardında sohbet muhabbet göstermelik ödüller verilir, haydi eyvallah.

Bizim sanayicimizin, kobilerimizin hali nice ola?

KİTAPLARIM

Categories