Gördüğüm kadarıyla bu günlerde her vatandaş corona virüs salgınını ve bunun beşeri hayatımıza ve ülke ekonomisine etkilerini konuşmaktadır. Bu konuda ekonomi daha mı kötüye gidecek yoksa ne zaman normalleşiriz gibi konuyla ilgili olarak hemen hemen her sohbet ortamında bir takım sorularla sıkça karşılaşır olduk. Sosyal hayatı ve beşeri ilişkileri temelden etkileyen bu salgın dünya gündemini kökten değiştirmiş olup, insanları ve ülkeleri, siyasileri farklı çözüm arayışlarına itmiştir.
Bunun yanında salgının önemini kavramayan liderlerden, ırk ayrımcılığı yapan ülkelere, belli yaş üstü insanına saygı göstermeyip ölmesine göz yuman politikalara tanık olduk.
Eğer bir ülke yönetimi ya da siyasi iradesi yaşlısının ölmesine bariz bir şekilde göz yumuyorsa tarihine ihanet ediyor demektir.
Bunun dışında bu salgın bize bir konuda doğru bildiğimiz yanlışları da görmemizi sağladı. O da ekonomik olarak çok güçlü görülen ilkelerin sağlık sektörünün ve sosyal güvenlik politikasının şişirilmiş balon gibi sadece hava olduğunu göstermiştir.
Bu salgının olumsuz etkileri özellikle gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere tüm dünya ülkelerini ve hatta ekonomik olarak gelişmiş ülkeleri de ne kadar çaresiz bıraktığı ortaya çıkmıştır.
Ülke sanayicimiz ve işletmecimiz açısından incelemek istersek çok büyük deneyimler elde ettiğimiz sonucuna ulaşırız.
Bu tür olumsuzluklarda ülke girişimci ve sanayicilerinde bir arayış bir çıkış yolu arama gayreti ve çabası görmekteyim. Bizim girişimcimiz ne zaman dara düşmüş, ne zaman zorluklarla karşılaşmış akabinde çözüm yolları arama çabasına düşmüştür. Velhasıl bu tür olumsuzluklar girişimcimizi ve sanayicimizi pişiriyor, olgunlaştırıyor, ayakları üzerinde durmayı öğretiyor. Sanayicimizde mevcut olan öz güveni pekiştiriyor.
Siyasi irade her ekonomik sıkıntıda yardım edecek diye bir kural kaidede yoktur. Bu nedenle balık vermekten ziyade balık tutmayı öğretmek daha makbul ve sanayicimize daha faydalı olduğu görülmüştür.
Geriye dönüp geçmişi bir hatırlayınız. Siyasilerin sürekli olarak uyguladıkları vergi affının yarardan çok zarar getirdiğini görürsünüz. Çünkü: Bu, vergi mükellefinde bir beklenti haline gelmiştir.
Mantık, nasıl olsa devlet bir af bir düzenleme getirir.
Girişimcinin her karşılaştığı zorluk ve akabinde elde ettiği başarı özgüvenini artırarak ayakta durmasını, sonuç olarak zorluklara karşı mukavemet gücünü artırmaktadır.
Buna rağmen siyasi irade de boş durmayıp gerekli ekonomik ve finansal yönden tedbirini alarak ülkede ihtiyaç sahiplerine gerekli ekonomik desteği sağlama gayretine girmiş olup, ülkenin ekonomik imkanları ölçüsünde yardımlarda bulunmaya çalışmaktadır.
Biz devletiyle milleti bir olduğumuz zaman başaramayacağımız, üstesinden gelemeyeceğimiz zorluk yoktur evelallah.
Bunun en bariz örneğini başkan Sayın Recep Tayip ERDOĞANIN başlatmış olduğu “Biz bize yeteriz Türkiye” sloganı ile başlatılan yardım kampanyasında görmekteyiz…….
Şu bir gerçektir ki ortada bir salgın, olağan üstü bir durum vardır. Bu durum sadece bizimle ilgili olmayıp tüm insanlıkla ilgili olduğu ortadır. Sonuçta tüm ülkeler bu salgından nasibini almışlardır ve almaya devam edeceklerdir.
Burada şu konuya da değinmeden geçemeyeceğim. Ülkedeki bu salgın çok iyi bir şekilde yönetildiği ve en az ekonomik ve beşeri kayıpla kapatacağımızı düşünüyorum.
Ancak bu orada sosyal mesafeye riayet ederek, hijyen kurallarına uyarak bu zorlukları hep aberaber atlatarak sağlıklı yaşama ve kaliteli bir üretimi yakalayacağız. Buna toplum olarak inanmamız şarttır.
Ağlayan, sızlayan, dert yanan, şikayet eden bir sanayici olmaktan ziyade çözüm üreten, tüm kapıları zorlayan basiretli bir girişimci olunmasını bekliyorum.
Gün birlik beraberlik günüdür. Gün çalışma, mücadele etme günüdür.
Gün beşeri sermaye ile döner sermayeyi, sabit sermayeyi en verimli şekilde kullanma günüdür.
Gün rüzgarın esişine göre hareket etme günü değil, bilakis rüzgarın yönünü belirleme günüdür.
İşte o gün bu gündür.