Gençliğine sahip çıkmayan milletlerin gelecekleri olamaz. Öyle ise vatanımıza ve milletimize hizmet etmek istiyorsak gençliğimizi iyi yetiştirmemiz bizin asli görevimiz olmalıdır. Çünkü bizden sonraki neslimiz eserlerimizi yaşatacak değerlerimize sahip çıkarak geleceğe taşıyarak örf adet ve kültürümüzü geliştirerek varlığını sürdürecek yegane değerimizdir.
Tarihimizi öğrenip gururlanacaklar ve onlardan ders çıkartacaklardır. Bu çocuklarımıza ebeveyn olarak milli ve manevi değerlerimizi çok iyi anlatıp onları dolu dolu yetiştirmek her duyarlı vatandaşın asli görevi olmalıdır.
Gençliğimizin yaşantısına ve gidişatına alıcı gözüyle baktığınız zaman pekte parlak olmadığını görürsünüz. Türkçeyi dahi yani ana dilini konuşmaktan yoksun kelimeleri katlederek konuşan, argo ifadelerle dolu bir üslupla iletişim kuran çocuklarımızın hali içler acısı durumdadır. Seviyesiz ilişkiler, kız erkek edep dışı jestler ve mimikler doğrusu beni korkutuyor.
Zamanında gerekli çalışmaları yaparak önlem almayacak olursak millet olarak birilerinin kölesi olmaya mahkum olarak bizi bizden birisi yönetmeyecek sadece yönetilen konumuna düşeceğiz. Arkadaşlar tarih, bir milletin hem kimlik kartı hem de tapu senedidir. Tarihini bilmeyen insanın kimliğinden ve benliğinden uzaklaşması, zamanla da yozlaşması kaçınılmazdır. Yozlaşma bir kez bünyeyi sardımı da, artık geçmişe ait yanlış hükümler ve değerlendirmeler, sosyal yapının hızla çürümesine kapı aralamaya başlar. Akabinde ortaya, bakar köz bir nesil yada duyarsız, hissiz bir gelecek hazırlamış oluruz ki gidişatımız da o yöndedir.
Zaman zaman siyasilerimiz, ekonomistlerimiz, hocalarımız genç nüfusumuzla gururlanırlar, onları övünç kaynağı olarak görürler. Ancak aynı kişiler gençliğin geçmişten ve gelecekten bihaber yaşadığını neden görmediklerini sormak en doğal hakkımdır. Lütfen biraz gerçekçi olarak değerlendirmenizi istiyorum. Bunların içlerinden girişimci, yönetici, usta, mühendis ve daha birçok meslekten insanlar çıkacak ama ben bunun zor olduğunu görüyorum. Neden derseniz, taşın altına eline koymaktan aciz, zora gelmeyen, kısa yoldan zengin olmanın yollarını arayan, yürümeden uçmaya çıraklık yapmadan ustalığa soyunan hak etmediği şeylere kısa yoldan sahip olmaya çalışan, elde etmek için her şeyi mübah sayan bu gençliği nasıl düzelteceğiz. Atamayacağımıza, satamayacağımıza göre ne yapmamız lazım. Eğer sorun yaşamak istemiyorsak daha duyarlı olalım, gerçekçi yetiştirelim, amacımız doğrultusunda başkaları değil biz yetiştirelim. Tersi durumda akıbetimiz karanlık görünmekte.
Kültürümüz ve sosyal değerlerimiz o derece dejenere olmuş ki hızla uçurumun kenarına doğru gidiyoruz. Bayramlarımız bayram olmaktan çıkmış, manevi değerlere saygı kalmamış, insanlarımız ferdileşerek tek kişilik dünyalarda yaşamaya büyükten küçükten, konu komşudan bihaber yaşamaya başlayan çıkarcı ve aynı zamanda maddeci bir topluluk nereyi gidiyoruz.Ne telefon, ne internet, ne bilgisayar nede televizyonu izleme konusunda yeterli bilgiye sahibiz.
Sizleri toplu taşım araçlarında yolculuk yapmaya davet ediyorum. Orada genelde şunu görürsünüz. Erken gelen oturur mantığı ile koltuklarda gençlik ve öğrencilerimiz oturur. Yaşlılar, kadın, hamile ayakta, herkesin elinde cep telefonu araba yarışı yada savaş oyunu, başında ayakta yaşlı bayan erkek durarak yolculuk böyle devam eder.
Kör ve sağır bir nesilden nasıl biz hizmet beklemek, biraz hayali olmazmı? Bu nesilden liderler, yöneticiler, hocalar, amir ve memur çıkacak biraz zor. Yolda cep telefonu evde internet hayat, yaşam onlar için bundan ibarettir.
Neslimizi zararlı alışkanlıklardan korumak için ne kadar uğraş verirsek verelim her geçen gün yeni zehirleyici ve zararlı çalışmalarla karşılaşarak .bunların önüne geçemiyoruz. Gençliği zehirlemek için ellerinde o kadar fazla done bulunmaktadır ki. Kumar, içki, kadın, uyuşturucu derken günümüzün en tehlikeli uyuşturucusu ve zararlı ürünlerinin temelini teknoloji oluşturmaya başlamıştır. Çocuklarımıza söz geçirmekte zorlandığımız ve onları toplumla ve çevreleriyle barışık olarak yetiştirememekteyiz.
Delikanlılık evresi diyerek geçiştirdiğimiz kızımızın ve oğlumuzun gelişme evresini görmezlikten gelerek kanlarının deli olduğuna kendimizi inandırarak sorunlarına psikolojik olarak yaklaşamamaktayız. Gerçekte kanın deli olmasına asla inanmayız. Ama çocuklarımızın belli dönemdeki gelişme evresinde duygularının beyinlerinin önüne geçtiğini bir türlü göremeyiz. Sonuçta gençlik zaman öldürücü bir takım etkinliklerle kendisini oyalayarak çıkış yolu aramaya başlar. Bu nedenle yapılması gerekli olan eylem empati yaparak onlara gerçekçi yaklaşmaktan geçer.
Zararlı ve tehlikeli zaman çalıcı sağlığı ve sosyal yaşama zararlı şeyleri incelediğimizde bunların birer sektör olduğunu görürüz.
Her sektöründe bir pazarının varlığı gerçeği ile karşı karşıya kalırız. Bu sektörde kullanılacak bireyler de elbette ki gençlik olacaktır. Kadın ticareti, içki, sigara, kumar uyuşturucunun yanında bilinçsizce ve kontrolsüzce kullanılan telefonlar ve internet birer tehlikeli sektör haline gelmiştir.
Bu değerler gençliğe o kadar cazip bir şekilde sunulmaktadır ki, gençlik üretmekten, yönetici veya meslek sahibi olmaktan bihaber yetişerek tamamen tüketici ve sömürücü, bir süre sonra isyankar olarak karşımıza çıkıp sosyal düzeni bozan fiil ve eylemler ortaya koymaya başlar.
Nesil böyle olunca da geleceğimiz de pekte parlak gözükmemekte olup tüketici toplumu olmaktan başka çaremiz kalmamaktadır.
Bir filozofun dediği gibi gençliğini ruhunu bir tarla gibi işlemeden boş bırakırsanız, orada çalılık ve dikenlikten başka bir şey yetişmediğini görürsünüz. Yapacak tek şey var; duyarlı, sorumluluk sahibi milli ve manevi değerleri bilerek, yaşayarak, uygulayarak yeni nesillerin elinden tutmalıyız. Her koyun kendi bacağından asılır ama kokusuna bütün mahalle katlanmak zorunda kalır.
Çocuklarımıza insan olmayı insana saygıyı ve değerlerimizi öğretmemiz gerekmektedir. Hayali arkadaşlar yerine gerçek arkadaşlar edindirmeli, hayali oyunlardan ziyade daha sosyal birer fert olmaları için kendimize has oyunları öğretmeliyiz.
Çocuklarımız zaman içerisinde tembelleşirken aynı zamanda obezite denilen şişmanlık ve sağlık problemi ile karşı karşıya kalmaktadır. Sonuçta hasta nesillerden gelecek beklemek biraz hayali olmaktan öteye geçmemektedir. Bu nedenle tüm bireyleri, eğitimcileri, anne babaları göreve çağırıyorum.
Hz. Alinin dediği gibi neslinizi geleceğe hazırlayarak dolu yetiştiriniz. Çünkü yeni nesil sizin ve benim zamanımda yaşamayacaktır. Bu nedenle gençliğe sahip çıkarak daha gerçekçi yetiştirmemiz gerekmektedir.
Zamanı boşa harcayan bir gençlik yerine daha bilinçli daha sağlam bir gençlik geleceğimizin teminatı kültürümüzün devamı ülkemizin bekası olur. Bir milletin, onu ayakta tutan değerleri, inançları ve örf ve adetleri vardır. Bunlar milletin damarları, eti kemiğidir. Harçsız çimentosuz, demirsiz, temelsiz binalar nasıl çökerse, maddi ve manevi değerlere sahip olmayan toplumlar ve milletlerde öyle çökerler.
Hayatınızda yanlış algıladığımız ve uyguladığımız bu durumları düzeltmemiz gerekmektedir. En büyük zaman hırsızı olan, ruhen ve psikolojik olarak sağlığımızı bozan hastalıklardan bir an önce kurtulmamız gerekmektedir.
Tarihten ders ve ibret alınmazsa her zaman tekerrür eder. Maziye yüz çevirenler, ondan utanç duyanlar gelecekten yüz bulamazlar. Bu günü bilmenin, yarını bulmanın yolu, dünü görmekten geçer.
Şeyh Şamilin nefis ifadesiyle de; maziye tabanca ile ateş edenler topla karşılık görürler.
Bu nedenle günümüz gençliğinin durumunu düşünüyorum gelecekten çok korkuyorum.